Panik Atak Nedir? Panik Atak Tedavisi Nasıldır?

İlaçsız Panik Atak Çözümü
Panik ve Korku Duygularında Kurtulun
Panik Ataklarınıza Veda Edin..

Whatsapp Randevu Hattı +90 552 268 69 74

Panik Atak Sorununuza Çözümler Arıyorsanız Hemen Arayın! Klinik Psikolog ve Psikoterapist Dr. Hüseyin DOĞAN

 

İLAÇSIZ PANİK ATAK TEDAVİSİ NEDİR?

EMDR TERAPİSİ, BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ  VE MİNDFULNES TERAPİ İLE BÜTÜNLEŞTİRİLMİŞ BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ YÖNTEMİ İLE PANİK ATAĞINIZDAN KURTULUN….

Panik Atak İçin Psikiyatrist ve Psikolog İşbirliği

KAYGI,  PANİK ATAK VE PANİK ATAK BOZUKLUĞU  SORUNLARI ÇÖZÜMÜ İÇİN DOĞRU YERDESİNİZ

PANİK ATAK BOZUKLUĞU

Panik Atak Bozukluğu

Panik Atak, kendi başına bir hastalık olarak adlandırılmaz. Panik atak aslında Sosyal fobi,  özgül fobi,  OKB -takıntı,  ayrılma anksiyetesi, travma sonrası stres bozukluğu,  madde kötüye kullanımı gibi değişik psikolojik kökenli sorunlarda görülen bir korku ve sıkıntı halidir.

Panik Atak, kendi başına bir hastalık olarak adlandırılmaz. Panik atak aslında Sosyal fobi,  özgül fobi,  OKB -takıntı,  ayrılma anksiyetesi, travma sonrası stres bozukluğu,  madde kötüye kullanımı gibi değişik psikolojik kökenli sorunlarda görülen bir korku ve sıkıntı halidir.

 Panik atak,  tipik olarak, yoğun bir korku duygu, endişe, kaygı ve kötü bir şeyler olacağı beklentisi ile aniden başlar ve çoğunlukla hızlı bir şekilde, yaklaşık 10 dakika ya da daha kısa bir sürede en şiddetli tepe noktasına ulaşır.

Panik ataklar yaklaşık olarak ortalama 15-20 dakika sürer.  Ancak bazen bazı durumlarda  1-2 dakika, bazen de bir saatten daha uzun olabilir.

 Panik atak esnasında nefes almakta zorlanma, boğulma hissi, baş dönmesi, sıcak basması, ürperme, göğüs ağrısı, baygınlık hissi, çarpıntı, kalp atışında artma, titreme, bulantı, karında rahatsızlık hissi, uyuşma, karıncalanma hissi, gibi bedensel belirtilerden bir ya da bir kaçı birlikte ortaya çıkmaktadır.

 Panik atakların sıklığı arttıkça panik bozukluğuna dönüşmektedir. Panik Bozukluğu ise tekrarlayıcı, beklenmedik Panik Ataklar ile sonucu oluşan kaygı bozukluğunun verilen isimdir. Panik bozukluk yaşayan kişiler beklenmeyen panik atak sırasında ölüm korkusu, delirme korkusu, kontrolünü kaybetme korkusu, felç geçirme korkusu gibi bilişsel ve duygusal belirtilere ek olarak göğüs ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı gibi kap rahatsızlığı belirtileriyle sık sık acillere oradan da kardiyoloji servisine başvururlar.

Panik Ataklar arttıkça bu kişiler başka panik ataklarının da oluşması korkusu ile sürekli bir kaygı içinde yaşamaya başlarlar ve olası kötü sonuçlara karşı önlem almaya çalışırlar. Bu önlemler işe gitmeme, spor, ev işi yapmama, bazı yiyecek ya da içecekleri yiyip içmeme, yanında ilaç, su gibi çeşitli yiyecekler taşıma, kapalı alanlardan ve toplu taşımadan uzak durma gibi bazı davranış değişiklikleri gösterirler.

PANİK ATAK VE PANİK BOZUKLUK

Kişide ansızın kendini gösteren, belli bir duruma bağlı, kişinin fiziksel varlığını da etkileyebilen büyük bir  korku olarak ortaya çıkar. Başta ”Panik Bozukluk” olmak üzere, bir çok psikolojik bozuklukta ve bazı fiziksel hastalıklarda (Tiroid bezinin aşırı çalışması, kan şekeri düşüklükleri, enfeksiyon hastalıkları, kansızlık gibi…) görülebilen; aniden beklenmedik bir anda, herhangi bir yerde ortaya çıkan; yoğun kaygı-bunaltı, korku karışımı bir nöbettir. Panik Atağın aslında kendisi başlı başına bir problem ya da bozukluk değildir. Panik atağı değişik hastalıklarda da (sosyal fobi, hipertiroidi, özgül fobi, obsesif kompulsiv bozukluk -OKB, travma sonrası stres bozukluğu, ayrılma anksiyetesi bozukluğu, madde kötüye kullanımı gibi) ortaya çıkabilen bir korku ve sıkıntı yaşantısıdır. Bu nöbet, kişiye öylesine yoğun bir korku ve rahatsızlık duygusu yaşatır ki; kötü bir şey olacağı veya sonunun geldiğini ,öleceğini hisseder. Bu korku fırtınasını yaşayan insan ,doğal olarak o ortamdan ve durumdan kaçma, uzaklaşma davranışı gösterir,. Bir an önce yardım alınabilecek bir sağlık kuruluşuna müracaat edilir. Çoğu kerede hastane, doktor gördüğünde kişide rahatlama olur ve nöbet geçebilir… Panik atağı yaşayanların bazıları, o esnada; kalp krizi geçirdiklerini ve öleceklerini hissederler. İlk defa hayatla ölüm arasındaki o ince çizgide, kendisini ölüme yakın hisseden kişi, büyük bir korku ve dehşet yaşar. Bazısı o an kim varsa, ona vasiyetini söyler. Telaş ve kaygıyla bir an önce acile, doktora yetişmek için etrafına yalvarır. Kimisi aklını kaçıracağını, felç geçireceğini ,kontrolünü yitireceğini, düşüp bayılacağını hisseder.

Panik ataklar farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Belli durumlarda ortaya çıkma olasılığı yüksek olan, ancak mutlaka çıkması gerekmeyen panik ataklar ise “durumsal yatkınlık gösterilen” panik atakları olarak adlandırılır. Bilinen bir durumsal tetikleyici olmadan ortaya çıkan panik ataklar, “beklenmedik” tipte panik atak olarak adlandırılır. Panik ataklarının bir diğer tipi, durumsal bir tetikleyici ile karşılaşılmasının hemen ardından ortaya çıkan “duruma bağlı” panik ataklarıdır. Bunlarda her zaman bir tetikleyici durum bulunmaz ve o durumla karşılaşmadan hemen sonra panik atak yaşanması da gerekmez. Örneğin, araba kullanırken panik atak yaşayan kişide bazı zamanlar araba kullanırken panik atak nöbeti geçirmeyebilir ya da 1 saat dakika sonra panik atak nöbeti geçirebilir.

Gece gelen panik atakları, uykuda panik atak ise bir tetikleyici olmaksızın uykudan aniden büyük bir korku ile uyanma ve fizyolojik olarak uyarılma hali ile kendini gösterir. Genellikle gündüz gelen ataklara göre daha şiddetli ve kişide uykudan kaçınma davranışına neden olurlar. Panik ataklar uykuya daldıktan 1-3 saat sonra ortaya çıkmakta ve tipik olarak 2-8 dakika sürmektedir. Atak sonrasında tekrar uykuya dalabilmek genellikle oldukça güçleşir. Bu tür uykuda gelen panik atak sorunun daha derinde olduğunun göstergesidir.

PANİK BOZUKLUĞU

Panik Bozukluğu, tekrarlayıcı, beklenmedik Panik Ataklar ile bu ataklar arasındaki zamanlarda başka panik nöbetlerin olabileceğine ilişkin sürekli bir kaygı yaşama hali ile, “kalp krizi geçirme korkusu”, “kontrolünü yitirip aklını kaçırma kaygısı” “ölecekmiş gibi hissetme” ya da “felç geçirecekmiş gibi hissetme” gibi kötü sonuçlara yol açabileceği inancıyla sürekli üzüntü duyma ya da panik ataklara ve olası kötü sonuçlarına karşı önlem almak için kaçınma davranışlarının da eşlik ettiği bir tür psikolojik rahatsızlıktır.

Kişi bu panik nöbetler geldiğinde ayrıca göğüs ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı gibi kalp rahatsızlığı belirtileriyle sık sık acillere başvururlar. Panik atakların süreğen hale gelmesi nedeniyle bu kişiler sık sık hastanelenin acil servislerine başvurmaları nedeniyle ruhsal ve ekonomik yönden yıpranırlar. 

Panik Atak yaşayan kişiler bir süre sonra sürekli kalp krizi geçirme korkusu ile kaçınma davranışları geliştirerek panik bozuklukla baş etmeye çalışır. Bu kaçınma davranışları şöyledir: işe gitmeme, belli ortamlardan uzak durma, spor, ev işi yapmama, bazı yiyecek ya da belli içeceklerden uzak durma, yanında ilaç, su, alkol, çeşitli yiyecek ve içecek taşıma gibi)

Panik atağın en temel özelliği, yineleyici beklenmedik şekilde gelen ataklarıdır. Panik atakların sıklığı ve şiddeti kişiden kişiye ve durumdan duruma değişkenlik gösterebilir. Panik atak, yoğun bir korku, endişe ve kötü bir şeyler olacakmış hissi ile ani şekilde başlar ve kısa sürede en yüksek düzeyine ulaşır. Panik atak sırasında nefes alma güçlüğü, boğulma hissi, baş dönmesi, baygınlık hissi, çarpıntı, kalp atım sayısında artma, titreme, bulantı, karında rahatsızlık hissi, uyuşma, karıncalanma hissi, sıcak basması, ürperme, göğüs ağrısı gibi bedensel belirtiler ortaya çıkar.

Bedensel belirtilere çoğu zaman ölüm korkusu, aklını kaybetme ya da kontrolü kaybetme korkusu gibi düşünceler de eşlik eder. Ayrıca, yoğun anksiyeteden dolayı kişi, kendini ya da çevresini değişmiş ve gerçek dışı ve tuhaf şekilde algılayabilir (Örneğin televizyondaki kişinin kendisi ile konuşuyor gibi hissetmesi gibi).

Panik bozukluğuna sahip kişilerin birçoğunda yetersizlik, güvensizlik duygularıyla başa çıkabilmek için gelişen bir “güven arama davranışı görülmektedir. Bu kişiler güvendikleri kimselere adeta yapışırlar. Panik hastaları, gereksinimleri olan güvenceyi alabilmek için panik bozukluğu belirtilerini dramatize etme, manipülatif davranışlar sergileme ve amaçlarına ulaşmak için rol yapma gibi yollara da başvurabilirler. Söz konusu güvence arama amaçlı davranışlar özellikle doktor ve psikologları, ya da psikoterapistleri daha yakından ilgilendirmektedir.

Panik atak bozukluğu en çok kadınlarda görülmektedir. Panik bozukluğu yaşayan kişilerin %75’i kadındır. Ve bu oranların eğitim, etnik köken veya sosyal durumla bağlantısı bulunmamaktadır.

Panik atağı geçiren kişiler, bir felaket ile karşı karşıya olduğu duygusu içindedirler. Panik atağı genellikle 15-20 dakika içinde yatışmakla birlikte, daha uzun da sürebilir. Hastalığın gidişi sırasında panik ataklarının sıklık ve şiddeti değişkenlik gösterir.

Beklenti Anksiyetesi

Panik atağının bir süre sonra yatışmasının ardından, sıklıkla yeni bir atak geçirme korkusu olarak tanımlanan beklenti anksiyetesi gelişmektedir. Panik Bozukluğa sahip kişi, yeni bir atağın gelişebileceği korkusunun yanı sıra, atak sonrası ortaya çıkabilecek sonuçlara ilişkin de yoğun bir endişe yaşarlar. Bunlar: huzursuzluk, aşırı heyacanlanma, endişe gibi duygulardır. Beklenti anksiyetesi, yeni atakların ortaya çıkma riskini artırıcı bir etki gösterebilmektedir.

Agorafobi

Panik atağı olan kişilerin bir kısmı, panik atak geçirme ihtimaline karşı önlem amaçlı olarak yardım almasının zor olabileceği durumlardan uzak durmaya başlar. Kişinin, yeni bir atak geçirme korkusuyla, tek başına ev dışında, kalabalıkta, arabayla, otobüsle, trenle, uçakla yolculuk etmekten kaçındığı bu duruma ‘agorafobi’ denir.

Agorafobi durumunda kişi, kalabalık olan yerlerde ve psikolojik güvenlik sağlayan çevre ve insanlardan uzakta olmaktan korkar. Agorafobiklerde bundan dolayı kolayca güven duyacakları yerlerin dışında (ev, alışık olunan çevre vb.) olmanın mümkün olamadığı durumlardan korkma eğilimleri baş gösterir.

Korkunun şiddeti arttıkça kaçınma davranışı belirginleşir ve kısıtlı bir yaşam biçimi ortaya çıkar. Hastalığın en ağır durumunda ise, kişi eve kapanır ve eşlik eden bir kimse olmadıkça evden dışarı çıkamaz.

Panik bozukluğu genelde stresli yaşam olayları tetiklemektedir; Örneğin sevilen bir kişiden ayrılma, ya da ayrılık tehdidi yaşama, iş değiştirme, terfi alma, gebelik, göç, evlilik, okuldan mezun olma, yakın bir kişinin ölümü, fiziksel hastalık gibi. Olumsuz yaşam olaylarının sıklığından daha çok olayı algılama ve olaydan etkilenme derecesinin daha önemli olduğu söylenebilir. Burada önemli olan kişinin o olayda yaşadığı stres faktörüdür.

Panik bozukluğuna ayrıca sosyal fobi, özgül fobi, OKB (Obsesif Kompulisv Bozuluk), travma sonrası stres bozukluğu, ayrılma anksiyetesi bozukluğu gibi diğer kaygı bozuklukları eşlik edebilir.

Panik bozukluğu yaşayanlar, bedensel duyumlarına yönelik artmış bir dikkat ve ilgi gösterirler ve bedensel değişikliklere karşı aşırı şekilde duyarlı hale gelmeye başlarlar. Bu kişilerde, fiziksel hastalık olduğu inancı ve bedensel uğraşılar, daha sık olarak atakların olduğu dönemle sınırlı olmasına rağmen %20’si, atağının fiziksel kaynaklı olduğuna inanıp; sürekli olarak hastanelerde ruh sağlığı servislerinin dışındaki branşlarda dolaşırlar ve maddi manevi çok yıpranırlar. Sonrasında ciddi bir hastalığı olduğu korkusunun ve bu yöndeki inancı tıbbi olarak onaylatma eğiliminin süreklilik gösterdiği hipokondriyazis yani hastalık hastası olma görülebilir. Hipokondriyak korkular, en sık kardiyak ya da nörolojik bir hastalık geçirmekle ilgili olarak ortaya çıkmaktadır.

PANİK ATAK TEDAVİSİ

Diğer psikoloji kökenli bozukluklarda olduğu gibi panik atak tedavisinin amacı tam olarak iyileşmedir. Bunun için tedavi süreci aşağıdaki alanlarda düzelmeyi içerecek şekilde yapılandırılır. Bu alanlar;

  • Tüm panik atak nöbetlerinin ortadan kaldırılması
  • Beklenti anksiyetesini azaltma
  • Panik atağıyla ilişkili agorafobiyi azaltma
  • İyilik halini artırma
  • Sosyal ve mesleki işlevselliği destekleme
  • Panik atağa eşlik eden depresyonun düzelmesi

Panik atak bozukluğu bir çok kişide kronik bir seyir izlemektedir. Çok az danışan tam olarak iyileşme gösterir. Ancak buna rağmen tedavide elde edilen sonuçlar oldukça yüz güldürücüdür. Tedavi iki şekilde planlanır: Birinci aşama: Tedavinin başlangıç dönemini kişinin kendisi ve yakınlarının panik atak bozukluğu ile ilgili bilgilendirilmesini içeren psikoeğitim aşaması oluşturur. Danışana panik atağın nedenleri, belirtileri, belirtilerin ortaya çıkış durum ve düzenleri, seyri ve panik atağın tedavi edilebilirliği ve tedavi yöntemlerini danışanın anlayacağı biçimde anlatılmalıdır. Panik atak esnasında yapılacakların öğretilmesi, nefes alam ve gevşeme rahatlama egzersizleri, kafein, nikotin gibi uyarıcıların kısıtlanması, fiziksel aktivite ve egzersizlerin önerilmesi bu sürecin içinde yer alır. İkinci Aşama: Panik Atak Tedavisinde etkililiği kanıtlanmış ve bilimsel çalışmalarla gösterilmiş 2 standart tedavi yöntemi vardır. 1-İlaç tedavisi 2-Bilişsel Davranışçı Terapiler(BDT) Her iki tedavinin rahatsızlığı düzeltme oranları benzer bulunmuş ve her iki tedavinin eşit düzeyde etkili olduğu belirtilmiştir. Panik atağın yeniden tekrar etmesi ve önlenmesi açısından ise Bilişsel Davranışçı Terapi Yöntemleri daha iyi etkili olduğu çalışmalarda ortaya konmuştur. Panik Atak Bozukluğu 3 aşamada kendini gösterir ve kronikleşir:

  1. Aslında belirli bir fiziksel hastalığa bağlı olmayan (çarpıntı, hafif bir nefes darlığı vb. gibi) bedensel duyumların, o anda olumsuz düşüncelerin verdiği kaygı ile bir felaketin (kalp krizi, soluk kesilmesi, inme, aklını kaybetme) işareti olarak felaketleştirici biçimde yorumlama.
  2. Ortaya çıkan bu yoğun korkunun var olan ama hafif düzeyde seyreden bedensel belirtilerin şiddetini arttırması,
  3. Kaygı ile artan bu bedensel belirtilerin bu içsel felakete olan inancı daha da arttırmasıyla ortaya çıkan bir kısır döngü haline gelmesi.

Bu aşamada panik atağı olan kişinin sahip olduğu olumsuz düşünceler ve inançlar, çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilen bedensel duyumlarının panik atağa dönüşmesinde ve sürmesinde önemli bir etken olduğu görülebilir. Bu çarpık bilişsel değerlendirme süreci (danışanın yorumları, değerlendirmeleri, düşünceleri ve inançları) gerçeğe uygun hale dönüştürülmesi ile panik bozukluğundan kurtulmanın önü açılmaktadır.. Tedavinin Sonucunda; Panik hastaları bedensel duyumları panik atak geçirmeyenlere benzer şekilde daha felaketleştirme yapmayacak biçimde yorumlamayı öğreneceklerdir. Panik bozukluğu olan hastalarda bedensel duyumların felaketleştirici biçimde yanlış yorumlanmasını artıracak düşünce yapısı, olaylar anksiyetenin ve paniğin artışıyla sonuçlandığı için yeni bir düşünce sistemi ve alternatif düşünce yapısı geliştireceklerdir. Panik ataklar hastanın bedensel duyumlarını aşısı felaktleştirici biçimde yorumlama eğilimini azaltılarak kısır döngünün nasıl kırıldığını deneyimleyeceklerdir. Herhangibir tedavi sonrası kalıcı düzelme tedavi sürecinde ortaya çıkan bilişsel değişikliğe bağlı olacağı için, ev ödevleri ve davranış değişikliği ile yeni yaşantı deneyimleri edinmeleri ile bilişsel değişiklik sistemi sürekli olarak beslenecektir. Panik Atak bozukluğu tedavisi için belirli bir seansta düzelme sayısı öngörülemez. Bu durum tamamen danışanın motivasyonu, hastalığın kronik olup olmadığı, kaçınma davranışlarının gücüne ve yaygınlığına bağlı olarak değişmektedir. Tek seanslık, çok kısa süreli mucize terapiler yoktur.

PANİK ATAK DÖNGÜSÜNÜ KIRMAK

Klinik Psikolog ve Psikoterapist Dr.Hüseyin DOĞAN

Bu yazımda sizlere bir Panik atak nedir? Panik nasıl oluşur? Panik Atak döngüsü nasıl kırılır? Panik Atak tedavisi nasıldır? Bir panik atak danışanımın tedavi süreci üzerinden anlatacağım.

Paniği anlamak da çok önemlidir. Panik atağın kontrol altına alınabilmesi paniği iyi anlamaktan geçer.

Söze paniğin ne olduğunu kısaca tanımlayarak başlayayım. Panik, korkuya karşı vücudumuzun gösterdiği fizyolojik/veya sinirsel reaksiyonların aşırı algılanması ve yanlış yorumlanmasıdır. Şimdi paniği bir kenara bırakarak korkuyu inceleyelim. Korktuğunuz birkaç örnek verebiliriz: Örneğin; köpek kovalaması, koronavirüsü kapmak gibi…

Köpek korkusunu ele alalım:

“Yırtıcı ve atik hayvanlar oldukları için köpek kovalamasından korkmam”. diyen yalan söyler. Değil mi?

Köpek kovalamasındanya da saldırmasından korkarız…. Ayrıca doğal afet, kaza tehlikesi koronavirüs gibi ölümcül olabilecek virüslere kapılmaktan da korkarız…

 diyebilir miyiz?

Yani kısaca “panik atak geçirmeden” de bir şeylerden korktuğunuz olmuştur.

Özetle korktuğumuz zaman vücudumuzda ne gibi değişiklikler olduğunu aşağı yukarı biliyorsunuzdur. Ben de size hatırlamanızda yardımcı olacağım.

Korktuğumuz veya aşırı kızdığımız zaman vücudumuzda, nöro-vejetatif -yani damarsal ve sinirsel etkiler oluşur-. Bunlar vücudun ani tehlike durumuna karşı kendisini savunabilmesi için gereklidir. Kolumuzu veya ayağımızı dikkatsizlikten dolayı bir yere çarparsak morardığını görürüz. Diyelim ki bir depremden sonra göçük altından kurtarılmış bir insanı görürsünüz. Adamın/kadının üzerinde beton blok düşmüştür, vücudunun şekli değişmiştir ama hiçbir yeri kanamıyordur. Böyle bir durum olabilir mi? Ya da bir köpek kovalarken düşüp bir yerinizi kanattınız ama koşarken canınızın çok yanmadığını hatta bir yerinizin kanadığını bile fark etmediğiniz ama tehlike geçince canınızın yandığını fark ettiğiniz anlara benzer olaylar olmuştur.

 İşte bu tür durumlarda kişi çok korktuğu için vücudu topyekun savunmaya geçmiştir. İşte damarsal ve vücutsal reaksiyonların önemi budur. Bunlar, korktuğumuz zaman veya aşırı öfe ve kızgınlık duyduğumuz zaman, yani vücudumuz kendini tehlikede hissettiği zaman, vücudun tehlikeye karşı çok kısa süre içerisinde aldığı önlemlerdir. Alması gereklidir ki vücut tehlikeye karşı kendini savunabilsin. Bundan daha doğal bir olay yoktur. Eğer böyle olmazsa sorun var demektir. Korktuğumuz zaman vücudumuzda olan damarsal ve sinirsel reaksiyonları saymaya başlayabiliriz. Ben de siz de sayabilirsiniz. Çünkü korktuğumuz zaman hemen herkeste aynı reaksiyonlar ortaya çıkar. Korktuğumuz zaman vücudumuzda ne gibi değişikliklerin olacağını beraber sayalım.

Örneğin;

Betimiz benzimiz atar mı? /Rengimiz değişir.

Ayrıca elimiz ayağım titrer, kalbim hızlı bir şekilde çarpar.

Başımız dönebilir mi mesela?

Midemiz bulanır.

Ayaklarımızın gücü ansızın azalabilir mi?

Dizlerimin bağı çözülür, düşecek gibi oluruz.

Sıcak ya da soğuk terler miyiz?

İğnelenme, karıncalanma, yani tüylerin diken diken olması halini yaşarız.

Daha da saysak daha birçok reaksiyonun olduğunu görebileceğiz.

Şimdi bu reaksiyonların önemine değineyim. Her bir reaksiyonun ayrı bir koruyucu işlevi vardır.

Söz gelimi size betin benzin atmasının mekanizmasını anlatayım:

Tehlike anında vücudumuzun yüzeysel damarları daralır, kalp ve iç organlara giden damarlar genişler. Hani deriz ya “ O kadar kızdım ki parmağımı kesseler bir damla kan akmaz. ” veya “ O kadar kızdım ki kanım tepeme fışkırdı. ”

Derimizin rengini oluşturan renk pigmentlerinin (maddelerinin) yanında birçok kılcal (küçük) kan damarları vardır.

Elinizi iyice kasıp, bilekten diğer elinizle sıkıştırarak, kanın el dışında kalmasını sağlayıp eliniziz rengine bakın…

Beyaz değil mi? Sanki ölü eli gibi görünüyor.

Şimdi diğer elinizi çekince birdenbire eliniz renkleniyor.

İşte bir korku anında damarlar böyle büzüşür. Hazırlıksız bir anımızda bir darbeye maruz kalırsak bu kılcal damarlar patlar ve deri içerisine kan sızar. Kanda hemoglobin diye bir madde vardır. Rengi morumsu mavidir. Kolunuzdan kan aldırmışsınızdır. Eğer kan sızmışsa o bölge morarır. Bu, üç şekilde koruma sağlar. Elime bir kalem alıp sokarım. Düşünün bu bir kılcal damar olsun. Çapınında üçte birinde düştüğünü düşünelim. Birincisi, damar çapı kalınlaştığı için daha elastik olacaktır (kolay kolay patlamayacak). İkincisi hedef küçültmedir. Damar, doku aralarında kaybolduğu için belki kemik sıkışabilir, ama damar patlamaz, kan sızıntısı da olmaz.

Üçüncüsüyse damar daraldığı için içinden daha az kanın geçmesidir. Diyelim kılcal damar gerçekten patladı, vücut onu biraz daha büzerek kanı hızlı bir biçimde durdurabilir. Ya çok az kan sızar ya da hiç kan sızmaz. Bu, yukarıdaki reaksiyonların sadece bir tanesinin mekanizmasıdır.

Kısacası, bu damarsal ve sinirsel reaksiyonların ne anlama geldiğini fark edebildiniz değil mi?

Kısaca vücudun kendini koruması için gerekli yani.

Şimdi panik atağa gelelim.

Panik atak üç biçimde ortaya çıkar. Panik atak tedavisinin ilk aşaması bu aşamaları anlamaktan geçmektedir.

Birincisi eğer daha önce içimize attığımız bir duygu, herhangi bir hatırlatıcı bir olay ve/veya konuşmadan dolayı su üstüne çıkabilir. Gölgesi önden gelir misali, her zaman olayı hatırlayamayabiliriz ama olayın korkusunu hissederiz. Yani şöyle diyebiliriz. Ölmeden önce gömdüğümüz herşey bir gün hortlayacaktır. Duyguların yeterince ifade edilmesi, içe atılmaması-hapsedilmemesi onların gücünü bir şekilde ölmesine /işlenmesine neden olacağı için tekrar aynı duygu bilinçli beynimize bir şekilde geldiğinde eski gücü kalmayacaktır.

Bununla beraber bastırılan duyguları giderek bastırmak güçleşecektir. Bu bastırdğımız su üstüne yani bilince gelmemesi için bastırdığımız duyguları içinde hava olan bir topa benzetebiliriz. Eğer topu suyun içinde tutmaya çalışırsanız bir dirençle karşılaşırsınız. Topu ne kadar suyun altında tutmaya çalışırsanız o kadar güç uygulamak zorunda kalacaksınız. Hatta bu topu ne kadar derinde tutmaya çalışırsanız uygulamanız gereken güç bir o kadar artacaktır. Topu sürekli suyun altında tutma eyleminiz sonucunda fark etmeden bir süre sonra giderek kollarınız güçsüz hale gelecek ve sanki topun suyun üstüne çıkabilmek için sizin elinize uyguladığı kuvvetin daha da güçlendiğini ve daha hızlı bir şekilde birden suyun üstüne çıkmaya çalıştığını fark edeceksiniz.. Kısaca içe atılmış duyguları “ toplar” olarak kodlandırabiliriz.

 

Tabii ki vücudumuz korkuya hemen reaksiyon verecektir. Buna daha sonra döneceğiz.

 İkincisi, bir yerde daha önce panik atak geçirmiş olalım. Söz gelimi bir tünelden geçiyoruz. Yani rastgele tünelden geçerken topun su üstüne çıkacağı tuttu. Bu konuyu diğerlerinden ayıralım. Tedavisi, daha sonra olmayacağı için maruz bırakma yöntemi ile oluyor.

Buna bir örnek verelim.  Çok güzel bir işimiz var, gelirimiz de iyi. Yalnız işimize giderken her gün bir tünelden geçmek zorundayız. Başka bir yol yok. Öbür örneği vereyim. Bir binanın yirminci katında çalışıyoruz ve her seferinde merdivenle çıkmamız bir süreden sonra olanaksızlaşacaktır. Ama para da, iş de lazımdır. Çoluk çocuk evde para bekler. Korksak da tünelden geçeriz, birkaç kere geçtikten sonra korku yavaş yavaş azalır. Bu aynı şekilde asansör için de geçerlidir..

Topa geri dönelim. Korku, kızgınlık veya endişe topu yukarı çıkınca içimiz ürperir. Bir korkuya kapılırız. Bu korkuyla köpekten korkma arasında hiçbir fark yoktur. İkisi de aynı korku olduğu için vücudumuz da aynı reaksiyonları gösterir. Biz daha korkuyu bile algılayamadan yukarıda anlattığımız betin benzin atması, kalp çarpıntısı, dizlerin bağının çözülmesi, titreme, sıcak soğuk terleme vesaire ansızın ortaya çıkıverir. Bunlar köpek kovaladığında da meydana gelir. Ama o zaman bir nedeni vardır. “ Köpek kovaladı, korkum ondandır.“ deriz ve korkumuzu bir nedene dayandırdığımız için paniğe kapılmayız. Kendimizi güvene aldığımız zaman korku da vücudun korkuya gösterdiği reaksiyonlar da geçer. Rahatlarız. Yani kısaca “ Köpek gitti, korku bitti. ”

 Eğer korku topun yukarı çıkmasından kaynaklanıyorsa (düşüncemize teğet

geçen bir korku hali) nedenini bilemediğimiz için afallarız. Aklımız kalbimizin aşırı hızlı

çarpmasına takılmışsa “Kalp krizi geçiriyorum.” , ani güç yitimi, baş dönmesi, bulantı

vesaireye takılmışsa “Eyvah, bayılıyorum.” ve eğer uyuşma, iğnelenme-karıncalanma vesaireye takılmışsa “Eyvah, felç oluyorum.” düşüncelerine kapılırız. İnsanın en önemli şeyi canı olduğuna göre korkumuz ne olur? Artar değil mi?

 

Korku artınca, vücudun korkuya gösterdiği reaksiyonlar da artar. Bu reaksiyonlar artınca da, “ Gördün mü bak, gerçekten oluyor. ” diyerek (ki bu sağlama etkisidir) kısır bir döngüye gireriz Yani korktukça içimiz ürperir kalbimiz hızlı hızlı atmaya başlar, bu tepkileri bedenimizde hissettikçe de korkumuz daha da artar ve panik bizi içinden çıkılmaz bir kısır döngü bataklığının içine atar. Çırpındıkça daha da batarız. Yalnız bu reaksiyonlar vücudun kendisinin yaptığı reaksiyonlar olduğu için, hiçbir zaman (sağlam bir kişide) ölüm, felç ve bayılma gibi durumlarla sonuçlanmaz. Vücut bunları yaparken aşırı yorulduğu için, beli bir süre sonra reaksiyonların şiddeti azalır. O zaman düşününce de “ Çok şükür, ölmekten kurtulduk. ” deriz. Ama ya bir daha olursa korkusu kalır. O zaman da bu sefer kurtulamayacağım düşüncesi çıkar.  Böylece panik giderek hayatımızı daha fazla esir almaya başlar,  panikten kurtulmak için de bu tür ortam ve durumlardan kaçınmalarımıza neden olur.

 Peki, panik reaksiyonlar nereye kadar devam eder? Öyle ya vücudun bir sınırı vardır. Söz gelimi mekik çekmek. Farz edelim, 50 defa mekik çekme kapasiteniz var. Size dediler ki 150 tane mekik çek. Sana 100 bin lira vereceğiz. Belki 50 yerine 60 veya 80 mekik çekebilirsiniz. Sonrada karnınız beliniz bükülmemeye başlar, yerinize saplanıp kalırsınız. Farz edelim çocuğunuz ellerinde, onu öldürmekle tehdit ediyorlar. Ölesiye mekik çekeceğiniz için belki 100 kez yapabilirsiniz. Ama asla 150 mekik çekemeyeceksiniz.

Bir başka örnek verelim. Kendi ellerimizle kendimizi boğarak öldürebilir miyiz? Hayır tabii ki. Belki ölümün yanı başına gelebiliriz, ama tam öleceğimiz zaman gücümüz kesileceği için elimizi bırakmak zorunda kalırız. Öyle değil mi?

Peki ani heyecandan dolayı bir kişi kalp krizi geçirebilir mi?

Tabii ki geçirebilir.

Ama onlarda gizli kalp yetmezliği vardır. Bunlarda ani heyecanda kalp tekleyebilir ve kalp krizi oluşabilir. Rahmetli Kemal Sunal uçak yolculuğu sırasında kalp krizinden böyle oldu. Uçak korkusu varmış. Kalbinde de gizli kalp yetmezliği. Korkusunu belli etmemiş. Öyle ya koskoca Kemal Sunal “ Uçaktan ödü koptu, uçmaktan vazgeçti. “ dedirtir mi? Keşke önceden bir sakinleştirici alsaydı, belki de ölmeyecekti. Söz gelimi bir anne, oğlunun şehit olduğu haberini aldı, orada yığıldı kaldı. O da kalp krizinden öldü diye duymuşsunuzdur. Yine gizli kalp yetmezliği. Peki, ani heyecandan dolayı bir kişi felç olabilir mi?

Tabii ki de olabilir. Ama onlar da, önceden beyin damarlarında doktorların anevrizma dediği balonlaşlamalar vardır, bir de sinirsel tansiyonu varsa  özellikle beyin damarlarına daha fazla kan akışı olacaktır. O zaman da herhangi bir beyin damarının balonlaştığı yerde kan basıncı artacak ve patlayacaktır. Patlayan damarın beslediği beyin bölümünde de hasar açacaktır. Bu felç de olabilir, başka bir işlev yitimi  de olabilir. Örneğin “ Bir baba kızının kötü yola düştüğünü gördü, ondan sonra pelte pelte konuşmaya başladı, o zaman bu zaman konuşamadı ya da felç oldu. “ diye duymuşsunuzdur..

 

-Peki bu babanın o zaman değil de bir hafta sonra felç olduğunu duyabilir misiniz?

-Hayır, olursa o zaman olur.

-Peki siz hiç bir annenin oğlunun şehit olduğu haberini aldıktan bir hafta sonra kalp krizi geçirdiğini duydunuz mu?

Bu da olamaz, çünkü olsaydı ilk anda olurdu.

Aynı annede sonradan depresyon gelişebilir ama kalp krizi olmaz. Peki diyelim bende gizli kalp yetmezliği şüphesi var, ben hasta siz de doktor olun. Bana efor EKGsi çektiriyorsunuz. Ben bisiklet çevirirken siz de monitörden benim kalbimi izliyorsunuz. Kalbimde bir tekleme gördünüz, bana “ 10 dakika daha bisiklet sür.” der misiniz?

Tabii ki demezsiniz…

Peki ne yaparız?

“ Bu kadar yeterli” deriz değil mi?  Teşhisiniz gizli kalp yetmezliğidir. İlacını verirsiniz ve belli bir süre sonra kontrole çağırırsınız. Yukarıda bahsettiğim gizli kalp yetmezliği, beyin damarlarında balonlaşma gibi olan hastalıklarda panik gelişmez. Onlar ya kalp krizi olur ya da felç olurlar. Ama panik atağa yakalanmazlar.

  Bir başka konu da şudur: Vücudu sağlam bir insan için hele ki bu kişi defalarca panik atak geçirmişse bu ne anlama gelir?

Bu kişi defalarca yukarıda anlattığım birdenbire heyecana bağlı olabilecek beklenmeyen tehlikeli durumlara karşı defalarca testten geçmiş bir kişidir. Siz de defalarca panik atak geçirdiğiniz için kalp krizi geçirmeyeceğinizi, bayılmayacağınızı veya felç olmayacağınızı defalarca doğal testten geçerek kanıtlamış bir kişisiniz aslında.

 Örneğin yukarıdaki efor EKG’sinde olduğu gibi panik atağı istediğimiz zaman sonlandırabilir miyiz?

Cevabımız Hayır olacaktır…Çünkü…

Eğer vücut bitkin kalmışsa, vücudun gösterdiği damarsal ve sinirsel reaksiyonlar kendiliğinden azalır ve geçer. Ben genelde panik atağı olan danışanlarımda kalp ve/veya damar testi yaptırmalarını bile önermem… Çünkü yukarıdaki Kemal Sunal örneğinde olduğu gibi panik atağı bir kere geçirdiğinde bile hayatını kaybetmişti.  Panik atak sadece kalbi zayıf olduğu için  kalp krizini tetiklemiş ve hayatını kaybetmişti…Yani siz panik atak geçirmiş ve ölmemiş ve bu yazıyı okuyorsanız kalbiniz sağlam demektir. Sonuç olarak size, panikten dolayı bir insanın ölemeyeceğini anlatabildim mi?

İşte panik atak tedavisinin ilk aşaması bu kısır döngüyü kırmaktan geçmektedir. Panik atak tedavisi için uzman psikolog, terapi sürecinde bu kısır döngüyü kırmakla terapi sürecini devam ettirir. Panik atak kesin çözüm için psikoterapi yöntemine devam etmeniz çok önemlidir. Tek seansta panik atağa çözüm, akupntur ile panik atak tedavisi, nefes terapisi ile panik atak, bioenerji ile panik atak tedavisi, hipnoz ile panik atak tedavisi gibi yöntemler panik atağa geçici çözümdür. Örneğin panik atak nefes darlığı  yaşayan bir kişi nefes egzersizleri ya da akupuntur gibi yöntemlerle semptomları kontrol altına alabilir ancak panik atağa neden olan duygusal süreç terapi süreci ile işlenmez ise panik ataktan kurtulmak mümkün olmayacaktır.

Panik Atağa İyi Gelen Şeyler

  • Yürüyüş yapmak
  • Çay,enerji içeceği ve kahveyi olabildiğince çok az tüketmek
  • Ilık bir duş almak
  • Kalsiyum ve magnezyum desteği almak
  • Derin nefes egzersizi yapmak
  • Panik atak geldiğinde ataklardan kaçmamaya çalışmak
  • Panik atağınızı kabul edip yakınlarınızdan saklamayı bırakmak
  • Omega-3 

Panik Atakla İlgili Gerçekler

 b12 eksikliği panik atak yapar mı?

Hayır. Ancak B12, sinir sisteminizin iyi çalışır durumda tutulması için çok önemlidir. Şiddetli B12 vitamini eksikliği oldukça nadirdir, ancak hafif eksiklikte bile bedenimizde titreme olabilir.

D vitamini eksikliği panik atak yapar mı?

Hayır.  Ancak bazı araştırmalarda D vitamini eksikliği anksiyete, depresyon ve mevsimsel duygusal bozuklukta D vitamini eksikliği bulunmuştur. Ancak doğrudan bir ilişki söz konusu değildir.

Panik atak kalp çarpıntısı yapar mı?

Evet

Panik atak ne zaman gelir?

Her zaman gelebilir. Belli bir zamanı olmaz. Ya da belli bir strese bağlı olarak tetiklenmeyebilir.

Panik atak iyileşir mi?

Kesinlikle evet. Hem ilaç tedavisi hem psikoterapi yöntemi en etkili yoldur.

İlaçsız panik atak tedavisi mümkün m?

Evet. Ama ileri derece panik atak varsa terapi seanslarına odaklanma güçlüğü var ise panik atakta ilaç kullanımı zorunludur.

Panik Atağın Kesin Çözümü İlaç mı?

Hayır. EMDR terapi ,bilişsel davranışçı terapi, psikodinamik yönelimli terapiler oldukça etliidir.

Omega 3 –balık yağı panik atakta etkili midir?

Yapılan çalışmalar omega 3 takviyesinin anksiyete belirtilerini azalttığını göstermektedir. Takviye aldıktan sonra vücutta omega-3 seviyeleri hızla birikir. Ancak ruh hali, ağrı veya diğer semptomlarda önemli bir değişiklik görmek 6 hafta ila 6 ay sürebilir. Günlük 2000 mg alınması önerilmektedir. Ancak panik atağa neden olan temel sorunu ortadan kaldırmamaktadır.

Hergün panik atak olur mu?

Olabilir. Bazen yıllarca görünmez bazen arka arkaya gelebilir.

Panik Atak mı Kalp Krizi mi? Nasıl Anlarım?

Göğüs ağrısı hem panik atak hem de kalp krizi için ortak olsa da, ağrının özellikleri genellikle farklılık gösterir. Panik atak sırasında göğüs ağrısı genellikle keskindir veya saplanmış şeklinde göğsün ortasında lokalizedir. Kalp krizinden kaynaklanan göğüs ağrısı, basınca veya sıkışma hissine benzeyebilir ve zamanla dağılım gösterir.

İkisi arasındaki en önemli farklardan biri, kalp krizinin genellikle fiziksel efor sırasında gelişmesidir, panik atak ise genelde fiziksel efor sarf ederken değil dinlenme halinde  olabilmesidir. Panik atak geldiğinde yürüyüş yapabilmek atağın semptomlarını azaltırken, kalp krizinde ise efor sarf etmek kalp krizi belirtilerini kötüleştirir.

Diğer bir fark ise süre: Panik ataklar zaman geçtikçe yavaş yavaş azalır ve yaklaşık 20 dakika içinde kendiliğinden çözülür. Ancak kalp krizi genellikle devam eder ve zamanla kötüleşebilir. Kalp krizi sırasında semptomlar daha uzun sürer ve zamanla kötüleşme eğilimindedir. Örneğin, göğüs ağrısı kalp krizi başlangıcında hafif olabilir, ancak birkaç dakika sonra şiddetli hale gelebilir.

PANİK ATAKTA, ÖLÜM KORKUSU YAŞASANIZ DA KESİNLİKLE ÖLMEZSİNİZ. ANCAK SEMPTOMLARI ÖLÜMÜ TAKLİT EDER.

PANİK ATAK ESNASINDA ÇILDIRMAK, DELİRMEK YA DA AKLINIZI KAYBETMEK GİBİ HİSLERE KAPILSANIZ DA ASLA BUNLAR OLMAZ.

DOKTORUNUZ ÖNERMEDİKÇE PANİK ATAĞINIZLA BAŞ ETMEK İÇİN HERHANGİ BİR İLAÇ YA DA VİTAMİN KULLANMAYINIZ. YA DA “YA GEREKİRSE” DİYE YANINIZDA TAŞIMAYINIZ.

SADECE DOKTORUNUZUN ÖNERDİĞİ İLAÇ YA DA İLAÇLARI KULLANINIZ.

*Bu sayfadaki bilgiler eğitim amaçlıdr. Tedavi amaçlı amaçlı kullanılamaz.

Yazarlar:

Psikoterapist Dr. Hüseyin Doğan 

Translate »
Scroll to Top